|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ebu Ümame
|
Hadis
|
|
Hz. Peygamber (sav)'i
işittim, diyordu ki: "Kur'an-ı Kerim'i okuyun. Zira Kur'an, kendini
okuyanlara kıyamet günü şefaatçi olarak gelecektir." Zehraveyn'i yani
Bakara ve Al-i İmran surelerini okuyun! Çünkü onlar kıyamet günü, iki bulut
veya iki gölge veya saf tutmuş iki grup kuş gibi gelecek, okuyucularını
müdafaa edeceklerdir. Bakara suresini okuyun! Zira onu okumak berekettir.
Terki ise pişmanlıktır. Onu tahsil etmeye sihirbazlar muktedir
olamazlar." (Bir rivayette şu ziyade mevcuttur: Bir rekatta, secdeden
önce, bir kul onu okur, sonra da Allah'tan birşey isterse Allah istediğini
mutlaka verir.")
|
Kaynak
|
|
Müslim, Müsafirin, 252,
(804)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ebu Hüreyre
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav) kalabalık
bir askerin katıldığı orduyu sefere çıkardı. Askerlere Kur'an okumalarını
tenbihledi. Ayrıca teker teker görerek herbirine Kur'an'dan bildikleri
yerleri okumalarını tenbihliyordu. Derken sıra yaşça en genç birisine
gelmişti. Ona: "Kur'an'dan sen ne biliyorsun ey falanca?" diye
sordu. Genç: "Ben," dedi, "falan falan sureleri ve bir de
Bakara suresini biliyorum." Resulullah (sav): Yani sen Bakara'yı biliyor
musun?" diye sordu. "Evet!" cevabı üzerine: "Haydi yürü,
seni askerlere komutan tayin ettim" dedi. Askerlerin ileri gelenlerinden
biri atılıp: "Yemin olsun, Bakara'yı ezberlememe mani olan şey,
hükümleriyle amel edememek korkusundan başka birşey değildir" dedi.
Resulullah (sav) şu tenbihte bulundu: "Kur'an'ı öğrenin ve onu okuyun.
Kur'an-ı Kerim'in onu öğrenip okuyan ve onunla amel eden kimse için durumunu,
içi ağzına kadar misk dolu bir kutuya benzetebiliriz. Bu her tarata koku
neşreder. Kur'an'ı öğrendiği halde, ezberinde olmasına rağmen okumayıp yatan
kimse de ağzı sıkıca bağlanmış, hiç koku neşretmeyen misk kabı gibidir."
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 2,
2879
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Nevvas İbnu Sem'an
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav)'ın şöyle
söylediğini işittim: "Kıyamet günü Kur'an-ı Kerim ve ona dünyada iken
sahip çıkıp onunla amel edenler getirilirler. Bu gelişte. Bakara ve Al-i
İmran süreleri Kur'an-ı Kerim'in önünde yer alırlar." Resulullah (sav)
bir iki sure için üç teşbihte bulundu ki, bir daha onları unutmadım. Şöyle
demişti: "Onlar sanki iki bulut veya aralarında nur ve aydınlık olan iki
siyah gölgelik veya sahiplerini müdafaa vaziyeti almış saflar halinde iki kuş
sürüsü gibidirler."
|
Kaynak
|
|
Müslim, Müsafirin 253,
(305); Tirmizi. Sevabu'l-Kur'an 5, (2886)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ebu Hüreyre
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav) buyurdular
ki: "Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, içerisinde Bakara suresi okunan
evden şeytan kaçar."
|
Kaynak
|
|
Müslim, Müsafirin, 212,
(780); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 2, (2780)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Nevvas İbnu Sem'an
|
Hadis
|
|
Müslim'in bir rivayetinde
yukandaki hadise şu ziyade yapılmıştır: "Resulullah (sav) buyurdu ki:
"Sizden biri mescidde namazı bitirdi mi, namazından evine de bir pay
ayırsın. Zira Cenab-ı Hakk, namazlarından evine de hayır yaratacaktır"
|
Kaynak
|
|
Müslim, Misafirin 210,
(778)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Mes'ud
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav) şöyle
buyurdular: "Bakara Suresinin sonundaki iki ayeti geceleyin kim okursa o
iki ayet ona kafi gelir."
|
Kaynak
|
|
Buhari, Megazi 12,
Fedailu'l-Kur'an 10, 17, 37; Müslim, Müsafirin 255, 256, (807-808); Ebu
Davud, Salat 326, (1397); İbnu Mace, 183, (1369); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 4,
(2884)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Nu'man İbnu Beşir
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav) buyurdular
ki: "Allah, arz ve semavatı yaratmazdan iki bin yıl önce bir kitap
yazdı. O kitaptan iki ayet indirip onlarla Bakara suresini sona erdirdi. Bu
iki ayet bir evde üç gece okundu mu artık şeytan ona yaklaşamaz."
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Sevabu'l Kur'an 4,
2885.
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ebu Hüreyre
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav) buyurdular
ki: "Beni İsrail'e: "Kapıdan secde ederek girin ve (dileğimiz
günahlarımızın) dökülmesidir deyin, ta ki hatalarınız bağıştansın"
(Bakara 58) denildi. Ama onlar (emri değiştirdiler de kapıdan kıçları üzerine
sürünerek girdiler ve "kılın içinde bir tane" dediler."
|
Kaynak
|
|
Müslim, Tefsir 1, (3015);
Buhari, Enbiya 28, Tefsir, Sure 2, 5, 4, 7; Tirmizi, Tefsir, Bakara (2959)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Amir İbnu Rebi'a
|
Hadis
|
|
Biz karanlık bir gecede
Resulullah (sav) ile birlikte bir seferde idik. Kıble istikametini bilemedik.
Herkes kendi istikametine yönelerek namazını kıldı. Sabah olunca durumu
Resulullah (sav)'a açtık. Bunun üzerine şu ayet indi. "...Nereye
yönelirseniz Allah'ın yönü orasıdır (Bakara, 115)."
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Tefsir, Bakara
(2960), Salat 354, (345)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Enes
|
Hadis
|
|
Ömer İbnu'l-Hattab (ra) Hz.
Peygamber (sav)'e hitab ederek: "Ey Allah'ın Resulü (tavaftan sonra
kılınan iki rek'atı) Makam'ın gerisinde kılsak (daha iyi olmaz mı?)"
diye bir temennide bulunmuştu, hemen şu ayet nazil oldu: "İbrahim'in
makamını namazgah yapın..." (Bakara, 125).
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 9,
Ahzab 8; Müslim, Fezailu's-Sahabe 2, (2399); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2963)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
el-Berd İbnu'l-Azib
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav) Medine'ye
gelince, önce Ensar'dan olan ecdadının -veya dayılarının- yanına indi: O
zaman namazlarını on altı veya on yedi ay boyunca Beytu'l-Makdis'e doğru
kıldı. Ancak kıblenin Kabe'ye doğru olmasını arzuluyordu. (Kabe'ye doğru)
kıldığı ilk namaz da ikindi namazı idi. Bu namazı Resulullah (sav)'la
birlikte ashabtan bir grup kimse kılmıştı. Bu namazı kılanlardan biri, oradan
ayrılınca bir mescide rastladı. Cemaati namaz kılıyordu ve tam rükü halinde
idiler. Adam onlara: "Şehadet ederim ki Hz. Peygamber (sav)'le Kabe'ye
doğru namaz kıldık" dedi. Cemaat oldukları yerde Kabe'ye yöneldiler.
Müslümanların Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kılmaları Yahudilere memnun
ediyordu. Yüzler Kabeye doğru yönelince Yahudiler bundan hiç memnun
kalmadılar. Arkadan hemen şu mealdeki ayet nazil oldu: "Yüzünü göğe
çevirip durduğunu görüyoruz..." (Bakara, 144). Beyinsiz Yahudiler
dedikoduya başladılar: "Uyageldikleri kıbleyi niye değiştirdiler?"
De ki: "Doğu da batı da Allah'ındır. Allah dilediğini doğru yola hidayet
eder" (Bakara, 144).
|
Kaynak
|
|
Buhari, İman 30, Tefsir,
Bakara 12, 18, Salat 31; Müslim, Mesacid 11, (525); Tirmizi, Bakara (2966),
Salat 252, 339; Nesai, Kıble 1 (2, 60) Salat 22, (1, 242)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Enes
|
Hadis
|
|
Müslim ve Ebu Davud'un Enes
(radıyallahu anh)'ten rivayet ettikleri bir diğer hadis şöyledir: "Onlar
Beytu'l-Makdis'e doğru yönelmiş halde, sabah namazının rüküunda iken, Beni
Seleme'den bir adam kendilerine uğradı ve: "Kıble istikameti Kabe'ye
çevrildi" dedi. Bu sözünü iki kere tekrar etti. Cemaat rüküda iken
Kabe'ye yöneldiler."
|
Kaynak
|
|
Müslim, Mesacid 15, (527);
Ebu Davud, Salat 206, (1045)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Ayet-i kerimenin emriyle
Hz. Peygamber (sav) kıbleyi Kabe'ye yöneltince Müslümanlar sordular: "Ey
Allah'ın Resulü, Beytü'l-Makdis'e yönelerek namaz kılmış ve şimdi ölmüş olan
kardeşlerimizin namazları ne olacak?" Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti
indirdi: "Senin yöneldiğin istikameti, peygambere uyanları, cayanlardan
ayırd etmek için kıble yaptık. Doğrusu Allah'ın yola koyduğu kimselerden
başkasına bu ağır bir şeydir. Allah imanlarınızı (ibadetlerinizi) boşa
çıkaracak değildir" (Bakara, 143).
|
Kaynak
|
|
Ebu Davud, Salat 16 (4680);
Tirmizi, Tefsir, Bakara (2968)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ebu Said
|
Hadis
|
|
Hz. Peygamber (sav)
buyurdular ki: "(Kıyamet günü) Hz. Nuh (a.s.) ve ümmeti gelir. Cenab-ı
Hakk ona: "Tebliğ ettin, dinimi duyurdun mu?" diye sorar. Nuh
(a.s.): "Evet, ey Rabbim" diye cevap verir. Rabb Teala bu sefer
ümmetine sorar: "Nuh (a.s.) size tebliğ etmiş miydi?"
"Hayır!" bize peygamber gelmedi" derler. Rabb Teala Hz. Nuh
(a.s.)'a yönelerek: "Söylediğin şey hususunda sana kim sahicilik
edecek?" diye sorar. Nuh (a.s.): "Muhammed (sav) ve ümmeti!"
der ve Muhammed (sav)'nın ümmeti: "Nuh tebligatta bulundu" diye
şehadette bulunur. Bu duruma şu ayet işaret eder: "Biz böylece sizleri
vasat bir ümmet kıldık, ta ki insanlara karşı şahidler olasınız"
(Bakara, 143).
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 13,
Enbiya 3, İ'tisam 19; Tirmizi, Tefsir, Bakara (2965); İbnu Mace, Zühd 34,
(4284)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ebu Said
|
Hadis
|
|
Tirmizi'nin rivayetinde şu
ziyade vardır: "(...Nuh kavmi): "Bize ne bir korkutucu, ne de başka
biri, hiç kimse gelmedi" derler.
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Tefsir, Bakara
(2965)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Urve İbnu'z-Zübeyr
|
Hadis
|
|
Hz. Aişe (ra)'ye şu
(mealdeki) ayet hakkında sordum: "Şüphesiz ki Safa ile Merve Allah'ın
şeairlerindendir. Kim Kabe'yi hacceder veya ümre yaparsa, bu ikisini de tavaf
etmesinde bir beis yoktur." (Bakara, 158). Dedim ki: "Kasem olsun
(ayetten) Safa ve Merve'yi tavaf etmeyenlere de bir günah yoktur (manası
çıkmaktadır). "Bana dedi ki: Ey kızkardeşimoğlu söylediğin ne kadar
çirkin! Ayetin, senin te'vil ettiğin manada olması için, "onları tavaf
etmeyene herhangi bir günah terettüp etmez" şeklinde olmalıydı. Halbuki
ayet Ensar hakkında inmiştir. Bunlar Müslüman olmazdan önce, Müşellel'deki
azgın Menat'a tapınıyorlar, ona telbiye getiriyorlardı. Menat'a telbiye
getirenler, Safa ile Merve arasında tavaf etmekten çekiniyorlardı. Bunun
üzerine Cenab-ı Hakk: "Safa ve Merve Allah'ın şeairindendir..."
ayetini indirdi. Aişe (ra) şunu da söyledi: "Resulullah (sav) Safa ile
Merve arasında tavafta bulunmayı sünnet kıldı. Bunu terketmek kimseye caiz
olmaz." Zühri der ki: Ebu Bekr İbnu Abdi'r-Rahman'a bu hadisi haber
verdim. Bana şunu söyledi: "Ben bu bilgiyi (hadisi) duymamıştım. Ben
alimlerden bazılarını dinledim şöyle diyorlardı: "Hz. Aişe'nin Menat
için telbiye getirenlerden haber verdikleri dışında kalan halkın tamamı Safa
ve Merve'yi tavaf ediyorlardı. Ne zaman ki Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Kerim'de
tavafından bahsedip Safa ve Merve'den söz etmeyince: "Ey Allah'ın
Resulü! Biz Safa ve Merve'yi tavaf ediyorduk. Halbuki Cenab-ı Hakk Kabe'nin
tavafını emrediyor, Safa ve Merve'den bahsetmiyor, Safa ve Merve'yi tavaf
etmemizde bize bir mahzur var mı?" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk:
"Safa ve Merve Allah'ın şeairindendir. Öyle ise kim Beytullah'a hac
yapar veya ümre ziyaretinde bulunursa Safa ve Merve'yi de tavaf etmesinde bir
günah yoktur" ayetini indirdi. Ebu Bekr İbnu Abdirrahman der ki:
"Ben bu ayetin, (yukarda zikredilen) her iki grub hakkında da inmiş
olduğunu görüyorum. Yani, hem cahiliye devrinde Safa ve Merve'yi tavaftan
çekinenler hakkında inmiştir, hem de öncekileri tavaf ettikleri halde.
İslam'dan sonra -Allah'ın Kabe'yi tavaf etmeyi emretmiş olmasına rağmen Safa
ve Merve'yi zikretmemiş olması sebebiyle- bunları tavaftan çekinenler
hakkında inmiştir. Safa ve Merve'nin de (Kur'an'da) zikri Kabe'yi tavaf
emrinden sonra gelmiştir.
|
Kaynak
|
|
Buhari, Hacc 79, Umre 10, Tefsir,
Bakara 21; Müslim, Hac, 260-263 (1277); Ebu Davud, Menasik 56, (3901);
Tirmizi, Tefsir, Bakara (2969); Nesai, Menasik 168, (5, 238-239); Muvatta,
Hacc 129, (1, 373)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Urve İbnu'z-Zübeyr
|
Hadis
|
|
Buhari ve Müslim'den gelen
bir rivayette şöyle denir: "Ancak, Müslüman olmazdan önce Ensar ve
bunlarla birlikte Gassan, Menat için telbiyede bulunurlar, Safa ile Merve
arasında tavaftan çekinirlerdi. Bu davranış onlara ecdad yadigarı bir adet
idi. Menat için ihrama giren Sofa ile Merve arasında tavaf yapmazdı. Müslüman
olunca bu hususta Hz. Peygamber (sav)'e sordular. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk
"Safa ve Merve Allah'ın şeairindendir..." ayetini indirdi.
|
Kaynak
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Mücahid, İbnu Abbas
(ra)'tan rivayet ettiğine göre şunu anlatmıştır: "Benİ İsrail'de kısas
vardı, fakat diyet yoktu. Cenab-ı Hakk Muhammed ümmetine şöyle buyurdu:
"Öldürülenler hususunda size kısas farz kılınmıştır. Hür hür ile, köle
köle ile, kadın kadın ile kısas edilir. Öldüren, ölenin kardeşi tarafından
affedilmişse, kendisine örfe uymak ve affedene güzellikle (diyet) Ödemek
gerekir" (Bakara, 178). Buradaki "afv'dan maksad, amden
öldürmelerde kişinin diyet almayı kabul etmesidir. "Örfe uygun ve
affedene güzellikle ödemek"e gelince, bundan maksad (mağdur tarafın)
örfe uygun miktarda bir diyet istemesi, öbürünün de bunu güzellikle
ödemesidir. Ayetin devamındaki: "Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir
rahmettir" ibaresi de, "sizden öncekilere farz kılınanlarda olmayan
bir hafifletme" demektir, (çünkü onlara diyet imkanı tanınmamıştı).
Ayetin son kısmı olan "Bundan sonra tecavüzde bulunana elim azab
vardır" ibaresinden diyet almayı kabul etmesine rağmen (kan davası
güderek) katili öldüren kimse kastedilmektedir."
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 2,
23, Diyat 8; Nesai, Kasame 27, (8, 36,37)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Ata'nın anlattığına göre,
İbnu Abbas (ra) şu ayeti okurken dinlemiştir: "Oruca dayanamayanlar, bir
düşkünü doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184). İbnu Abbas (ra)
ayeti okuduktan sonra ilave etti: "Bu ayet, oruç tutmaya tahammül edemeyen
yaşlı erkek ve yaşlı kadın hakkında mensuh değildir. Onlar da her bir günün
orucu yerine bir fakir doyururlar."
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 25;
Nesai, Siyam 63 (4, 190-191); Ebu Davud, Savm 3, (2318), Sıyam 2, (2316)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Ebu Davud merhumun bir
rivayetinde şu ziyade var: "İbnu Abbas dedi ki: "Oruca
dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184)
ayeti şu demektir: "Onlardan kim orucuna mukabil bir fakiri doyuracak
kadar fidye vermek isterse fidye verir ve böylece orucunu tutmuş
sayılır." Cenab-ı Hak buyurmuştur: "Kim (vacib miktardan) daha
fazla fidye verirse bu kendisi için daha hayırlı olur. Orucu (yiyip de fidye
vermek yerine) bizzat tutmanız daha hayırlıdır" (Bakara, 184). Sonra Cenab-ı
Hakk şöyle buyurdu: "Sizden kim Ramazan ayına ulaşırsa orucu tutsun. Kim
de hasta olur veya yolcu bulunursa yediği miktarda başka günlerde oruç
tutar."
|
Kaynak
|
|
Ebu Davud, Savm 2 (2316)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
|
Hadis
|
|
Yine Ebu Davud'un bir başka
rivayetinde şöyle denmektedir: "(Ramazan'da orucu yiyip, fidye ödemeye
ruhsat veren ayet) hamile ve emzikli kadınlar için sabittir, mensuh
değildir." Nesai'de rivayet şöyledir: "Orucu tutmaya dayanamayanlar
orucu kendilerine (tahammül edilmez) bir meşakkat addedenler için bir yoksula
yetecek kadar fidye gerekir. Ayetin "Kim de hayır düşünerek (bir fakire
yetecek miktardan fazlasını) verirse" hükmü mensuh değildir, bu onun
için daha hayırlıdır. (Fidye vermektense) oruç tutmanız daha hayırlıdır.
Ayetteki ruhsat, oruca takat getiremeyen veya şifasız hastalığa yakalananlar
içindir."
|
Kaynak
|
|
Nesai, Sıyam 63,
(4,190-191)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Selemetu'bnu'l-Ekva
|
Hadis
|
|
"Oruca takat
getiremeyenler, bir fakire yetecek kadar fidye vermesi gerekir" ayeti
indiği zaman orucu yiyip fidye verenler vardı. Bu hal müteakip ayetin
inmesine kadar devam etti. Bu ayet öncekini neshetti. Yani asıl hüküm şudur:
"Kim Ramazan ayında hazır bulunursa orucunu tutsun"
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 2,
26; Müslim, Sıyam 149 (1145); Ebu Davud, Savm 2 (2315); Tirmizi, Savm 75,
(798); Nesai, Sıyam 63, (4, 190)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Ömer
|
Hadis
|
|
Rivayetine göre oruca gücü
yetmeyenin fidye vermesi gereğini beyan eden ayeti "fidyetün taamu
mesakine" şeklinde (yani fakirlerin yiyeceği kadar fidye) okudu ve bu
ayetin mensüh olduğunu söyledi."
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 2,
26
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Nu'man İbnu Beşir
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav) buyurdular
ki: "Dua, ibadettir", sonra şu ayeti okudu: "Rabbiniz: Bana
dua edin ki size icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi büyüklüklerine
yediremeyenler var ya, alçalmış ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir"
buyurmuşlardır" (Mü'min, 60)
|
Kaynak
|
|
Ebu Davud, Salat 358,
(1479); Tirmizi, Tefsir 2, (2973, 3244), Daavat 2, (3369); İbnu Mace, Dua 1,
(3828)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
|
Hadis
|
|
Rezin şu ilave rivayeti
kaydetti: "Resulullah (sav)'a Ashabı (ra) sordular: Rabbimiz yakın
mıdır, biz ona hafif sesle hitab edelim, uzaksa yüksek sesle taleblerimizi
söyleyelim?" Bunun üzerine şu ayet indi: "Kullarım sana benden
sorarlarsa, (söyle ki) ben yakınım. Dua edenin duasına, bana dua ettiği
takdirde icabet ederim" (Bakara, 186)
|
Kaynak
|
|
Rezin
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Berd İbnu Azib
|
Hadis
|
|
Ramazan orucu farz
kılındığı vakit, Müslümanlar ay boyu kadınlara temas etmezler. Bazı kimseler
bu meselede nefislerine itimad edemiyorlardı. Bunun üzerine şu mealdeki ayet
nazil oldu: "...Allah nefsinize güvenmiyeceğinizi biliyordu. Bu sebeple
tevbenizi kabul edip sizi affetti."(Bakara 187)
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 2,
27
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
|
Hadis
|
|
Buhari, Ebu Davud ve
Tirmizi'nin bir rivayetinde de şöyle gelmiştir: "Ashab-ı Muhammed
(a.s.)'in (başlangıçta) durumu şöyleydi: Bir kimse oruçlu iken, iftar vakti
gelince, iftarını açmadan uyuyacak olsa, artık o gece yemediği gibi ertesi
günü de yiyemez, o günün akşamına kadar beklerdi. Kays İbnu Sırma el-Ensari
(ra) oruçlu olduğu bir günde iftar vakti girince hanımına gelerek yiyecek
birşey olup olmadığını sordu. Kadın: "Hayır, yok!" ancak bekle,
sana yiyecek arıyayım" dedi. Kays, gün boyu çalışan birisiydi, beklerken
uyuyakaldı. Hanımı gelince baktı ki uyuyor: "Eyvah mahrum kaldın,
yiyemiyeceksin" diye eseflendi. Ertesi gün, öğleye doğru Kays (ra)
açlıktan baygın düştü. Durumu Resulullah (sav)'a anlattılar. Bunun üzerine şu
ayet nazil oldu: "Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza
yaklaşmanız size helal kılındı" (Bakara, 187). Buna Müslümanlar
fevkalede sevindiler. Arkadan, "Tanyerinde beyaz iplik, siyah iplikten
sizce ayırd edilinceye kadar yiyin için.." ayeti nazil oldu." Ayetin
nüzülüne sebep olan zatın ismi Ebu Davud'da Sırma İbnu Kays (ra)'dır.
Nesai'de ise rivayet şöyledir: "Ashab'tan biri akşam yemeğinden önce
uyursa, artık o gece ve ertesi gün güneş batıncaya kadar bir şey yiyip içmesi
ona helal olmazdı. Bu durum şu ayet nazil oluncaya kadar devam etti:
"Tan yerinde beyaz iplik siyah iplikten, sizce ayırd edilinceye kadar
yiyin, için." Ravi der ki: "Bu ayet, Kays İbnu Amr hakkında nazil
olmuştur."
|
Kaynak
|
|
Buhari, Savm 15; Tirmizi,
Tefsir 2, (2972); Ebu Davud, Savm 1, (2314); Nesai, Sıyam 29, (4, 147-148)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Sehl İbnu Sa'd
|
Hadis
|
|
Beyaz iplik siyah iplikten,
sizce ayrılıncaya kadar yiyin için" ayeti indiği zaman "tan
yerinde" kelimeleri henüz nazil olmamıştı. Bir kısım insanlar, oruç
tutacakları zaman ayaklarına siyah ve beyaz (iplik) bağlar, bunlar
görülünceye kadar yiyip içmeye devam ederlerdi. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk
"Tan yerinde" kelimelerini inzal buyurdu. O zaman herkes anladı ki
burada beyaz ve siyah ipliklerden maksad gündüz ve gece imiş."
|
Kaynak
|
|
Buhari, Savm 16, Tefsir,
Bakara 2, 28; Müslim, Sıyam 35, (1091)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Adiy İbnu Hatim
|
Hadis
|
|
Adiy İbnu Hatim (ra) biri
siyah, biri beyaz iki köstek bağı aldı. Bir gece bunlara baktı fakat biri
diğerinden ayrılmıyordu. Sabah olunca durumu Resulullah (sav)'a şöyle
bildirdi: "Yastığımın altına biri siyah biri beyaz iki iplik
koydum." Resulullah (sav) ona takıldı: "Beyaz iplikle siyah iplik
senin yastığının altında iseler yastığın çok geniş olmalı"
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 2,
28, Savm 16; Müslim, Sıyam 33, (1090); Ebu Davud, Savm 17, (2349); Tirmizi,
Tefsir, 2 (2974-2975); Nesai, Sıyam 29, (4, 148)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Adiy İbnu Hatim
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav)'a:
"Ey Allah'ın Resulü! Ayette geçen "beyaz ipliğin siyah iplikten
ayrılması" nedir, bunlar iki iplik değil mi?" diye sordum da bana:
"İki ipliğe baktı isen sen gerçekten kalın enselisin" dedi ve şu
açıklamayı yaptı: "Hayır iki iplik değil, onun biri gecenin karanlığı,
diğeri de gündüzün beyazlığıdır."
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 2,
28
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Bera
|
Hadis
|
|
Ensar hac yapıp da
döndükleri zaman evlerine kapılarından girmezlerdi. Onlardan biri hac dönüşü
kapıdan evine girdi. Fakat hemşehrileri onu bu davranışı sebebiyle kınadılar.
Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "İyilik, evlere arkasından girmeniz
değildir. Kötülükten sakınan kimse(nin ameli) iyidir. Evlere kapılarından
girin" (Bakara, 189)
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 2,
29, Umre 18; Müslim, Tefsir, Nisa, (3026)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Huzeyfe
|
Hadis
|
|
"Allah yolunda infak
edin, kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın. İhsanda bulunun. Allah ihsan
edenleri sever" (Bakara, 195) mealindeki ayetle ilgili olarak demiştir
ki: "Bu ayet infak ile alakalı olarak nazil oldu."
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 2,31
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Eslem İbnu İmran
|
Hadis
|
|
Medine'den gazve için yola
çıktık. Niyetimiz İstanbul'du. Cemaatin başında Abdurrahman İbnu Halid
İbnil-Velid vardı. Rum askerleri sırtlarını şehrin surlarına yaslamış
müdafaada idiler. Bizden biri tek başına düşmana saldırıya geçti. Halk:
"Dur, dur! Lailale illallah, eliyle kendini tehlikeye atıyor!" diye
bağrıştılar. Ebu Eyyub el-Ensari hazretleri (ra) atılarak "Ey Ensar
topluluğu, bu ayet bizim hakkımızda indi. Cenab-ı Hakk, Resulullah (sav)'a
yardım edip, İslam galebe çalınca biz: "Artık işlerimizin başında kalıp,
onları yoluna koyalım" dedik. Bunun üzerine Allah-u Teala bu ayeti
indirdi. Yani "Ellerimizle kendimizi tehlikeye atmak" demek
malın-mülkün başında kalıp onları düzene koymak için cihadı
terketmektir."
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2976);
Ebu Davud, Cihad 23, (2512)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Abdullah İbnu Ma'kıl
|
Hadis
|
|
Ka'b İbnu Ucre (ra)'ye
"Oruçtan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye lazımdır"
(Bakara, 196) mealindeki ayetten sordum. Dedi ki: "Başımda bitler
kaynaştığı halde Resulullah (sav)'a götürüldüm. Beni görünce:
"Meşakkatin, bu gördüğüm dereceye ulaşacağını zannetmezdim. Bir koyun
bulabilecek misin dedi. "Hayır" cevabını verdim. [Bunun üzerine şu
ayet nazil oldu: "...İçinizde hasta olan veya başından rahatsız varsa
fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir..."
(Bakara, 196) Resulullah (sav): "Üç gün oruç tut veya her fakire yarım
sa' yiyecek vermek suretiyle altı fakiri doyur, başını traş et" dedi. Bu
ayet hassaten benim hakkımda nazil oldu, ancak umumen hepimize
şamildir."
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 2,
32, Meğazi 35, Tıbb 16; Müslim, Hacc 80, 85 (1201); Tirmizi, Tefsir, Bakara
2, (2977); Ebu Davud, Menasik, 43, (1856); İbnu Mace, Menasik 8, 6, (3079);
Muvatta, Hacc, 239 (1-117); Nesai, Menasik 96, (5,194-195)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ebu Ümame et'Temimi
|
Hadis
|
|
Ben hac sırasında, ücret
mukabili hizmet veren birisi idim. Bana: "Senin haccın hacc
sayılmaz" dediler. Bilahere İbnu Ömer (ra)'e rastladım. O'na: "Ben
hacc sırasında, ücretle hizmet veren birisiyim, halk bana: "Senin haccın
hacc sayılmaz diyorlar" dedim, İbnu Ömer (ra) "İhrama girmiyor,
telbiye okumuyor, tavafta bulunmuyor musun?" dedi: "Hepsini
yapıyorum" diye cevap verdim. Cevabım üzerine şu açıklamayı yaptı:
"Senin haccın hacc sayılır. Nitekim Resulullah (sav)'a bir adam gelmiş,
senin bana sorduğuna yakın şeyler sormuştu. Resulullah (sav) sükut buyurdu ve
adama cevap vermedi, Derken şu ayet nazil oldu: "(Hacc mevsiminde,
ticaret yaparak) Rabbinizden rızık istemenizde bir günah yoktur... (Bakara,
198). Bunun üzerine Resulullah (sav) o adamı çağırtarak, ayeti okudu ve:
"Haccın hacc sayılır" buyurdu."
|
Kaynak
|
|
Ebu Davud, Menasik 7,
(1733)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Ukaz, Mecenne ve Zülmecaz
cahiliye devrinin panayırları idi. İslam geldiği zaman halk, hac mevsiminde
ticaret yapmayı günah addeder oldular. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu:
"Hac mevsiminde Rabbinizden rızık taleb etmenizde sizin için bir günah
yoktur." Ayeti İbnu Abbas şu şekilde okudu.
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 2,
34, Hacc 150, Büyu 1; Ebu Davud, Menasik 5, (1732), 7, (1734)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Yemen ahalisi, hacca
geliyorlar fakat beraberlerinde azık almıyorlardı. "Biz mütevekkil
kimseleriz" diyorlardı. Mekke'ye gelince bu davranışlarını halka
sordular. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Azıklanın,
ancak bilin ki, en hayırlı azık takvadır" (Bakara, 197).
|
Kaynak
|
|
Buhari, Hacc 6; Ebu Davud,
Menasik 4, (1730)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Kişi ihramsız olarak (yani
Mekke'de ikamet edenler veya ümre için gelip, ümreden sonra ihramı
çıkaranlar) Beytullah'ı ziyaret eder. Bu imkan, hacc niyetiyle ihram giymeye
kadar devam eder. Arafat'a çıkınca, kime deve, sığır veya davardan kurban
müyesser olmuşsa, dilediğini kurban eder. Bunlardan biri olmazsa, ona
hacdaki, üç günün orucu terettüp eder. Bu günler, arefe gününden evvele ait
olmalıdır. Bu üç günün sonuncu günü arefe gününe tesadüf ederse, bunda bir
günah yoktur. Sonra Arafat'da vakfe'ye gider ikindi namazından akşam
karanlığının gelmesine kadar vakfe'de kalır. İbnu Abbas anlatmaya üslubu
biraz değiştirerek devam ediyor. Sonra Arafat'tan insanlar sökün edince,
orayı terketsinler. Topluca geceyi geçirecekleri yere (Müzdelife'ye)
gelsinler. Orada Allah'ı çokça zikretsinler, sabah vakti girmezden önce
bilhassa tekbir ve tehlili çok yapsınlar sonra buradan da topluca hareket
etsinler. Çünkü (eskiden beri) herkes buradan hareket ederdi. Cenab-ı Hakk:
"İnsanların toplu olarak sökün ettiği yerden siz de sökün edin, (eski
yaptıklarınızdan) Allah'a af dileyin. Allah bağışlar ve merhamet eder"
(Bakara, 199). Şeytan taşlayıncaya kadar akmaya (ve çok zikretmeye) devam
edin.
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 2,
35
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Müseyyeb
|
Hadis
|
|
Süheyb (ra) muhacir olarak
Mekke'den yola çıktı. Kureyş'ten bazıları onu takibe başladılar. Bunun
üzerine o da devesinden inerek sadağında ne kadar ok varsa hepsini çıkardı.
Takipçilere: "Allah'a kasem olsun oklarımın hepsini alıncaya kadar bana
yetişemezsiniz. Sonra elimde durdukça kılıcımı kullanacağım. Eğer dilerseniz,
size Mekke'de toprağa gömdüğüm malın yerini söyleyeyim, mukabilinde siz de
beni serbest bırakın, yoluma devam edeyim" dedi. Takipçiler teklifini
kabul ettiler. (O da sağ salim yoluna devam etti). Resulullah (sav)'ın yanına
varınca şu ayet nazil oldu: "İnsanlardan öyle kimse de vardır ki,
Allah'ın rızasını isteyerek nefsini satın alır..." (Bakara, 207). Hz.
Peygamber (sav): "Ebu Yahya'nin alış-verişi karlı oldu" der ve ayeti
tilavet buyurur". (Rezin'in ilavesidir. Bagavi ve İbnu Kesir
tefsirlerinde senedsiz olarak kaydederler)
|
Kaynak
|
|
Rezin
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Cenab-ı Hakk'ın şu sözleri
nazil olduğu zaman: "Yetim rüşdüne erinceye kadar, onun malına o en
güzel olanından başka bir suretle yaklaşmayın"; keza "Yetimlerin
mallarını haksız (ve haram) olarak yiyenler karınlarına ancak bir ateş yemiş
olurlar. Onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir" (Nisa, 10) yanında yetim
bulunanlar hemen gidip yetimlerin yiyeceğini ve içeceğini kendilerinin yiyip
içeceklerinden ayırdılar. Yetime ait yiyecek ve içeceklerden bir şey artsa
ona dokunulmuyor, yiyinceye veya kokuşup bozuluncaya kadar saklanıyordu. Bu
hal, bir kısım müşkilatlara sebep oldu. Durum Resulullah (sav)'a arzedildi.
Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Sana yetimleri sorarlar. De ki;
"Onları faydalı ve iyi bir hale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle
bir arada yaşarsanız onlar sizin kardeşlerinizdir" (Bakara, 220). Bu
ayet üzerine yetimlerin yiyeceklerini ve içeceklerini kendi yiyecek ve
içeceklerine karıştırdılar."
|
Kaynak
|
|
Ebu Davud, Vesaya 7,
(2871); Nesai, Vesaya 11, (6, 256-257)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Nafi
|
Hadis
|
|
İbnu Ömer (ra) Kur'an
okuduğu zaman, okuma işinden çıkıncaya kadar hiç konuşmazdı. Bir gün ben
(Mushafı, yüzünden takip ediverdim, o da ezberden) Bakara süresini okudu. Bir
ayete gelince bana: "Bu ayet ne hakkında indi biliyor musun?" diye
sordu. Ben "Hayır" deyince: "Şu, şu mesele için" diye
açıkladı, sonra (okumaya) devam etti.
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 2,
39
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Cabir
|
Hadis
|
|
Yahudiler: "Kadına
arka istikametinden temas edilirse çocuk şaşı doğar" derlerdi. Bunun
üzerine: "Kadınlarınız sizin (evlad yetiştiren) tarlanızdır. O halde
tarlanıza dilediğiniz gibi gelin" ayeti nazil oldu" (Bakara 223).
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 2,
39; Müslim, Nikah 117 (1435); Ebu Davud, Nikah 46, (2163); Tirmizi, Tefsir,
Bakara 2, (2982)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Hz. Ömer (ra), Resulullah
(sav)'a gelerek: "Ey Allah'ın Resulü mahvoldum" buyurdu. Hz.
Peygamber (sav): "Niye mahvoldun ne var?" diye sorunca açıkladı:
"Bu gece bineğimi ters çevirdim (arka canibinden yanaştım).
"Resulullah (sav) hiçbir cevap vermedi. Cenab-ı Hakk peygamberine şu
ayeti vahyetti: "Kadınlarınız sizin tarlalarınızdır. Tarlanıza
istediğiniz gibi gelin." Dübüründen ve hayız halinde temastan kaçınmak
şartıyla önden, arkadan, nasıl istersen öyle gel.
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Tefsir, Bakara 2,
(2984)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Allah, İbnu Ömer (ra)'i
mağfiret buyursun, bir hususta yanılmıştı. Şu Ensariler putperestti ve ehl-i
kitaptan Yahudilerle birlikte idiler. Ensar (İslam'dan önce) ilim yönüyle
Yahudilerin kendilerinden üstün olduklarına inanırlardı. Bu sebeple onların
birçok davranışlarını aynen taklid ediyorlardı. Ehl-i kitaba has adetlerden
biri de kadınlarına tek istikametten (yani ön cihetten) yanaşırlardı. Bu,
kadın için de en uygun tarzdı. Ensar topluluğu, bu adeti de Yahudilerden
aynen almıştı. Kureyşliler ise, kadınları hoş olmayan şekilde açarlar, onlara
arka cihetlerinden, ön cihetlerinden, sırt üstü yatmış vaziyette
yanaşırlardı. Medine'ye muhacir olarak Mekkeliler gelince onlardan bir erkek
Medineli bir kızla evlendi. Erkek, kadına Kureyş usulünce temas etmek istedi.
Kadın buna müsaade etmedi. "Bizde kadına tek istikametten temas edilir,
sen de öyle yap, aksi halde bana dokunma" dedi. Onların bu ihtilafı
büyüdü ve herkes duydu. Öyle ki Resulullah (sav)'a da intikal etti. Bunun
üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Kadınlarınız (çocuk
yetiştirdiğiniz) tarlanızdır. Tarlaya dilediğiniz gibi gelin" (Bakara
223). "Dilediği gibi" den maksad (istikamet olarak) önlerinden,
arkalarından, sırt üstü yatmış olarak. Ancak bu geliş çocuk mahalline olacak."
|
Kaynak
|
|
Ebu Davud, Nikah 46, (2164)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ümmü Seleme
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav):
"Kadınlarınız (çocuk yetiştirdiğiniz) tarlalarınızdır, tarlanıza
dilediğiniz gibi gelin" ayetiyle ilgili olarak şöyle buyurdu: "Tek
yoldan (ki o da çocuk yoludur) olmak kaydıyla dilediğiniz şekilde temas
kurun"
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Tefsir, Bakara,
(2983)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Aişe
|
Hadis
|
|
Kur'an'daki: "Allah
sizi (dil alışkanlığı olarak maksadsız yapılan) lağv yeminleriniz için
muaheze etmez" ayeti kişinin sözünde sıkça kullandığı, "vallahi
evet", "billahi hayır" gibi yeminleri için nazil oldu."
(Yukandaki metin Buhari'den alınmadır. Hadisi, Ebu Davud hem Hz. Peygamber
(sav)'in sözü olarak hem de Hz. Aişe (ra)'nin sözü olarak iki şekilde rivayet
etmiştir. İmam Malik Muvatta'da bu hadisle ilgili olarak şunu söyler:
"Bu mevzuda işittiğimin en güzeli şudur: "Ayette geçen "Lağv",
bir kimsenin öyle bildiği için bir şey hakkında yaptığı yemindir, ancak
sonradan, o şeyin, bildiği gibi olmadığını anlar. Bu durumda yaptığı yemin
için kefaret gerekmez. Ancak bir kimse de çıkıp, günahkar ve yalancı olduğunu
bile bile, birilerini memnun etmek veya bir malı ede etmek için yemin ederse
bu öylesine büyük bir günahtır ki, bunun kefareti yoktur.")
|
Kaynak
|
|
Buhari, Eyman 14, Tefsir,
Maide 8; Ebu Davud, Eyman 7, (3254); Muvatta, Eyman 9, (2, 477)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Kur'an-ı Kerim'deki
"Kocaları, bekleme müddeti içinde barışmak isterlerse onları geri almaya
(herkesten) çok layıktırlar" (Bakara 228) ayeti hakkında şunu söyledi:
"Erkek hanımını üç talakla da boşasa hanımını geri almaya herkesten daha
çok hak sahibi idi. Ancak bu hüküm, Cenab-ı Hakk'ın şu sözü ile neshedildi:
"Boşanma iki defadır. Ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak
bırakmadır..." (Bakara, 229).
|
Kaynak
|
|
Ebu Davud, Talak 10,
(2195); Nesai, Talak 74, (6, 212)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Urvetu'bnu'z-Zübeyr
|
Hadis
|
|
Cahiliye devrinde kişi
hanımım boşar, iddeti sona ermeden geri almak isterse, alma hakkına sahipti.
Bu şekilde bin kere boşayıp geri dönebilirdi. (Bu hal bir adamın şu
hadisesine kadar devam etti.) Bir gün adam hanımını boşadı ve iddeti dolmak
üzere iken hanımını geri aldı, sonra tekrar boşadı ve hanımına: "Allah'a
kasem olsun seni evime almıyorum ve ebediyen başkasına da helal
olmayacaksın" dedi. Kadın: "Bu nasıl olur?" deyince, adam:
"Seni boşuyorum, iddetin dolmadan tekrar geri alacağım ve bu böylece devam
edip gidecek" dedi. Kadın Hz. Aişe (ra)'ye gitti, durumu anlattı. Hz.
Aişe cevap vermedi. Resulullah (sav)'ı bekledi. Gelince vak'ayı anlattı.
Resulullah (sav) da cevap vermedi (vahiy bekledi). Cenab-ı Hakk şu ayeti
inzal buyurdu: "Boşama iki defadır ya iyilikle tutma ya da iyilik
yaparak bırakmadır" (Bakara, 229). O günden itibaren insanlar bu yeni
talaka yöneldiler, boşayan da boşamayan da. (Parantez içindeki açıklayıcı
kısımlar Tirmizi'deki ziyadeden alınmıştır)
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Talak 16, (1192);
Muvatta, Talak 80, (2, 588)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ma'kıl İbnu Yesar
|
Hadis
|
|
Benim bir kızkardeşim
vardı. Evlenmek için buna müracaat edenler oldu. Fakat kimseye müsbet cevap
vermiyordum. Derken amcamın oğlu istedi. Kızkardeşimi ona nikahladım.
Allah'ın dilediği kadar bir müddet beraber yaşadılar. Sonra amcam oğlu onu
talak-ı ric'i ile boşadı. Ancak tekrar almadan terketti. İddeti tamamlandı.
Kız kardeşimle evlenmek isteyenler bana müracaat edince amcam oğlu da,
müracaat ederek tekrar almak istedi. Kendisine: "Daha önce de çok
isteyenler oldu, kimseye vermedim, seni hepsine tercih ederek sana verdim,
seninle evlendirdim. Sen onu talak-ı ric'i ile boşadın. (Geri alma hakkın
olduğu halde terkettin ve iddeti doldu. Başkaları istemeye gelince, sen de
talib odun, taleble almak istiyorsun. Allah'ıma kasem olsun onu asla sana
vermeyeceğim" dedim. Ma'kıl der ki: Bunun üzerine benim hakkımda şu ayet
nazil oldu: "Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiler mi,
aralarında meşru bir surette anlaştıkları takdirde, artık kendilerini
kocalarına nikah etmelerine engel olmayın" (Bakara, 232). Yine Ma'kıl
ilave ediyor: "Ayet üzerine, yeminim için kefarette bulundum ve kız
kardeşimi, eski kocasına nikahladım." Buhari'nin bir rivayetinde şöyle
denir: "Resulullah (sav) Ma'kıl'ı çağırdı, ayeti kendisine tilavet
buyurdu. Bunun üzerine o, müşkülpesendliği bıraktı ve Allah'ın emrine boyun
eğdi" (Buhari, Talak 44)
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 2,
40, Talak 44; Ebu Davud, Nikah 21, (2087); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (298)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Kur'an'ın: "(Vefat
iddeti bekleyen) kadınları nikahla isteyeceğinizi çıtlatmanızda... üzerinize
bir vebal yoktur" (Bakara 235) ayetinden maksadı, "Evlenmeyi arzu
eden kişinin: "Ben nikahlanmak istiyorum, kadına ihtiyacım var, saliha bir
kadına kavuşmak istiyorum" demesidir" diye açıklamıştır.
|
Kaynak
|
|
Buhari, Nikah, 34
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ali
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav) Hendek
Savaşı sırasında "Allah onların evlerini ve kabirlerini ateşle
doldursun, bizim orta namazımıza mani oldvlar, güneş batıncaya kadar
kılamadık" buyurdu. Bir rivayette: "Bizi, salat-ı vusta olan ikindi
namazından ahkoydular" denir. Bir diğer rivayette: "Sonra ikindiyi
akşamla yatsı arasında kıldık" denir.
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 2,
42, Cihad 98, Meğazi 29, Daavat 58; Müslim, Mesacid 202-206, (627); Ebu
Davud, 5, (409); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2987); Nesai, Salat 14 (1, 236);
İbnu Mace, Salat 6, (684)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ebu Yunus
|
Hadis
|
|
Aişe'nin azadlısı Ebu Yunus
anlatıyor: "Hz. Aişe (ra), kendisine bir mushaf yazmamı emretti ve dedi
ki: "Şu ayete gelince bana haber ver: "Namazlara ve bilhassa orta
namazına devam edin" (Bakara, 238). Yazarken bu ayete gelince ona haber
verdim. Bana şunu imla ettirdi: "Namazlara ve orta namazına ve ikindi
namazına devam edin ve Allah için yalvaranlar olarak eda edin" (Bakara,
238). Hz. Aişe (ra): "Ben bunu Resulullah'dan işittim" dedi.
|
Kaynak
|
|
Müslim, Mesacid 207, (629);
Ebu Davud, Salat 5, (410); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2986); Nesai, Salat 6,
(1, 236); Muvatta, Salat 25, (1,138-139)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Amr İbnu Rafi
|
Hadis
|
|
Anlattığına göre, "Hz.
Hafsa (ra)'ya bir mushaf yazıyormuş. Hz. Hafsa (ra) kendisinden, önceki
hadiste "(Ebu Yunus'tan) Hz. Aişe'nin taleb ettiği hususu aynen taleb
ettiğini anlatmıştır."
|
Kaynak
|
|
Muvatta, Cema'a 25, (1,
139)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Şakik İbnu Utbe
|
Hadis
|
|
Bera İbnu'l-Azib (ra)'ten
naklettiğine göre, demiştir ki: "Önce şu ayet nazil oldu:
"Namazlara ve bilhassa ikindi namazına devam edin." Resulullah
(sav) bunu bize Allah'ın dilediği müddetçe okudu. Sonra Allah bunu nashetti
ve şu ayeti indirdi: "Namazlara ve bilhassa orta namazına devam
edin." Şakik'in yanında oturmakta olan bir zat kendisine: "öyle ise
bu ikindi namazıdır." Bera dedi ki: "Ben bu ayetin nasıl nazil
olduğunu, Allah'ın nasıl neshettiğini sana haber verdim."
|
Kaynak
|
|
Müslim, Mesacid 208, (630)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
|
Hadis
|
|
İmam Malik (ra)'e
ulaştığına göre, Ali İbnu Ebi Talib (ra)'e İbnu Abbas (ra), Ku'an'da zikri
geçen "orta namaz"a, (salatu'l-vusta) sabah namazı demişlerdir.
(Tirmizi, bu hadisi İbnu Abbas ve İbnu Ömer'den muallak (senetsiz) olarak
zikretmiştir.)
|
Kaynak
|
|
Muvatta, Cema'a 28, (1,
137); Tirmizi, Salat 133, (182)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
|
Hadis
|
|
Zeyd İbnu Sabit ve Hz. Aişe
(ra) "Orta namazı, öğlen namazıdır" derlerdi.
|
Kaynak
|
|
Muvatta, Cema'a 27, (1,
139); Tirmizi, Salat 133, (182); Ebu Davud, Salat 5, (411)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Zeyd
|
Hadis
|
|
Ebu Davud'un Zeyd (ra)'den
kaydettiğine göre, Hz. Resulullah (sav) öğle namazını zevalden sonra sıcağın
en şiddetli olduğu saatte kılardı. Resulullah (sav)'ın kıldığı namazlar
içinde ashabına en zor geleni bu namaz idi. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu:
"Namazlara ve orta namazına devam edin." Zeyd devamla dedi ki:
"(Orta namazı, öğlen namazıdır, zira) bundan önce iki namaz var (birisi
geceden -yatsı-, diğeri gündüzden -sabah-), ondan sonra da iki namaz var
(biri gündüzden -ikindi- diğeri geceden -akşam-)".
|
Kaynak
|
|
Ebu Davud, Salat 5, (411)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Abdullah İbnu'z-Zübeyr
|
Hadis
|
|
Hz. Osman (ra)'a, Bakara
suresinde geçen: "Sizden zevceler (ini geride) bırakıp ölecek olanlar
eşlerinin (kendi evlerinden) çıkarılmayarak yılına kadar faidelenmesini
(bakılmasını) vasiyyet etsinler" (Bakara 240), ayeti diğer bir ayetle
(Bakara, 234) neshedildiği halde niçin bu mensuh ayeti de Kur'an-ı Kerim'e
yazıyorsunuz?" diye sordum. Bana şu cevabı verdi: "Ey kardeşim oğlu
bu ayeti terk mi edelim, (bunu mu söylüyorsun)? Hayır, ben hiçbir şeyi
yerinden oynatmam.
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara, 2,
45
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ebu Hüreyre
|
Hadis
|
|
Hz. Peygamber (sav) şöyle
buyurdular: "Her şeyin bir şerefesi var. Kur'an-ı Kerim'in şerefesi de
Bakara süresidir. Bu surede bir ayet vardır ki, Kur'an ayetlerinin
efendisidir: Ayetü'l-Kürsi
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Sevabul-Kur'an 2,
(2881)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Übey İbnu Ka'b
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav) bana:
"Ey Ebu'l-Münzir, Allah'ın Kitabından ezberinde bulunan hangi ayetin
daha büyük olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Ben: "O Allah ki,
O'ndan başka ilah yoktur, O, Hayy'dır, Kayyum'dur (yani diridir her şeye
kıyam sağlayandır) (Bakara, 225) -ki buna Ayet'ü'l-Kürsi denir- dedim.
Göğsüme vurdu ve: "İlim sana mübarek olsun ey Ebu'l-Münzir! dedi."
|
Kaynak
|
|
Müslim, Müsafirin 258,
(810); Ebu Davud, Vitr, 17, Salat 325, (1460)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ebu Hüreyre
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav) beni
Ramazan zekatını muhafazaya tayin etmişti. Derken kara bir adam gelerek
zahireden avuç avuç almaya başladı. Ben derhal kendisini yakaladım ve:
"Seni Resulullah (sav)'a çıkaracağım" dedim. Bana: "Ben fakir
ve muhtaç bir kimseyim, üstelik üzerimde bakmak zorunda olduğum çoluk-çocuk
var, ihtiyaçlarım cidden çoktur, şiddetlidir" dedi. Ben de onu
salıverdim. Sabah olunca, Hz. Peygamber (sav): "Ey Ebu Hüreyre! Dün
akşamki esirini ne yaptın?" diye sordu. Ben: "Ey Allah'ın Resulü,
bana şiddetli ihtiyacından ve çoluk-çocuktan dert yandı. Bunun üzerine ona
acıyarak salıverdim" dedim. Resulullah (sav): "Ama o sana muhakkak
yalan söyledi. Haberin olsun, o tekrar gelecek!" buyurdu. Bu sözünden
anladım ki, herif tekrar gelecek. Binaenaleyh onu beklemeye başladım. Derken
yine geldi ve zahireden avuçlamaya başladı. Ben de derhal yakaladım ve:
"Seni mutlaka Resulullah (sav)'a çıkaracağım" dedim. Yine
yalvararak: "Beni bırak, gerçekten çok muhtacım, üzerimde çoluk-çocuk
var, bir daha yapmam" dedi. Ben yine acıdım ve salıverdim. Ertesi gün
Resulullah (sav): "Ey Ebu Hüreyre, dün geceki esirini ne yaptın?"
diye sordu. Ben: "Ey Allah'ın Resulü, bana ihtiyacından çoluk-çocuğundan
dert yandı. Ben de acıdım ve salıverdim" dedim. "Ama" dedi,
Resulullah: "O yalan söyledi fakat yine gelecek." Üçüncü sefer yine
gözetledim. Yine geldi ve zahireden avuç avuç almaya başladı. Onu yine
yakalayıp: "Seni mutlaka Hz. Peygamber (sav)'e götüreceğim. Bu üçüncü
gelişin, üstelik sıkılmadan başka gelmeyeceğim deyip yine de geliyorsun"
dedim. Yine bana rica ederek şöyle söyledi: "Bırak beni, sana birkaç
kelime öğreteyim de Allah onlarla sana fayda ulaştırsın". Ben:
"Nedir bu kelimeler söyle!" dedim. Bana dedi ki: "Yatağa
girdin mi Ayetü'l-Kürsi'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin
üzerine muhafız bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana şeytan
yaklaşamaz". Ben yine acıdım ve serbest bıraktım. Sabah oldu, Resulullah
(sav): "Dün akşamki esirini ne yaptın?" diye sordu. Ben: "Ey
Allah'ın Resulü, bana birkaç kelime öğreteceğini, bunlarla Allah'ın bana
faide ihsan buyuracağını söyledi, ben de kendisini yine serbest
bıraktım" dedim. Resul-i Ekrem (sav): "Neymiş onlar?" dedi.
Ben: "Efendim, döşeğine uzandığın vakit Ayetü'l-Kürsi'yi başından sonuna
kadar oku. (Bunu okursan) Allah'ın koyacağı bir muhafız üzerinden eksik olmaz
ve ta sabaha kadar şeytan sana yaklaşmaz!" dedi, cevabını verdim.
Resulullah (sav) bunun üzerine: "(Bak hele!) o koyu bir yalancı olduğu
halde, bu sefer doğru söylemiş. Ey Ebu Hüreyre! Üç gecedir kiminle konuştuğunu
biliyor musun?" dedi. Ben: "Hayır!" cevabını verdim. "O
bir şeytandı" buyurdular.
|
Kaynak
|
|
Buhari, Vekale 10
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ebu Eyyüb
|
Hadis
|
|
Ravinin bir hücresi vardı
ve içinde hurma bulunuyordu. Buraya bir gulyabani (cin) dadanmış gelip
hurmadan alıyordu. Bu durumu Resulullah (sav)'a, açtı. Resulullah (sav)
kendisine: "Git, tekrar görecek olursan "Allah'ın adıyla,
Resulullah (sav)'a icabet et" dersin" buyurdu. Ebu Eyyub der ki:
(Bekledim, tekrar gelince) yakaladım. Ancak, bir daha gelmeyeceğine dair
yemin etti, ben de salıverdim.Sonra Resulullah (sav)'la karşılaştığımda
Resulullah (sav): "Esirin ne oldu?" diye sordu. Ben: "Bir daha
gelmeyeceğine dair yemin etti (ben de bıraktım)" dedim. Resulullah
(sav): "O yalan söylemiş, o yalana alışkındır" buyurdu. Ebu Eyyüb,
bir başka sefer yine geldiğini, yakalayınca gelmeyeceğine dair yine yemin
ettiğini, yemini üzerine salıverdiğini anlatır. Resulullah (sav) tekrar:
"Esirin ne oldu?" diye sorar. "Gelmeyeceğine dair yemin edince
bıraktım" der. Resulullah (sav): "Yalan söylemiş, o zaten yalana
alışkındır" buyurur. Ebu Eyyub (ra) üçüncü sefer yine yakalar ve:
"Bu sefer seni bırakmayacağım, mutlaka Resulullah (sav)'a kadar
götüreceğim" der. Bunun üzerine cin: "(Dinle beni) sana mühim bir
şey hatırlatacağım: Ayet'ü'l-Kürsi var ya, onu evinde oku. O takdirde sana
hiç ne şeytan ne başkası yaklaşamaz" der. (Ebu Eyyub yine salar) ve Hz.
Peygamber (sav)'e gelir. Resulullah (sav): "Esirin ne oldu?" diye
sorar. Olup biteni haber verince: "(Hayret), yalancı olduğu halde bu
sefer doğruyu söylemiş" buyurur."
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 3,
(2883)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
"Dinde zorlama
yoktur" (Bakara 256) ayeti Ensar hakkında inmiştir. Şöyle ki: Medine'de
çocuğu yaşamayıp ölen kadınlar, "çocuğum yaşarsa Yahudi dini üzerine
yetiştireceğim" diye adakta bulunurdu. Benu Nadir Yahudileri Medine'den
sürüldükleri vakit, bunlar arasında Yahudileştirilmiş çok sayıda Ensar çocuğu
vardı. Ensariler: "Çocuklarımızı onlara terketmeyiz" dediler. Bunun
üzerine Cenab-ı Hakk: "Dinde zorlama yoktur, artık iman ile küfür apaçık
meydana çıkmıştır..." (Bakara) ayetini inzal buyurdu.
|
Kaynak
|
|
Ebu Davud, Cihad 126,
(2682)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ebu Hüreyre
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav) buyurdular
ki: "Hz. İbrahim (a.s.)'in şu sözleriyle ifade ettiği şüpheyi yaşamaya
biz ondan daha layıkız: "Ey Rabbim ölüleri nasıl dirilteceğini bana
göster" demiş, (Allah: "Buna) inanmadın mı yoksa" demiş, o da:
"İnandım, fakat kalbimin, (gözümle görerek) yatışması için (istedim,
diye) söylemiştir (Bakara, 260). Allah, Lut (a.s.)'a rahmetini bol kılsın,
aslında o çok muhkem bir kaleye sığınmıştı. Eğer, Hz. Yusuf (a.s.)'un kaldığı
müddetçe hapiste ben kalsaydım, davete icabet ederdim."
|
Kaynak
|
|
Buhari, Enbiya 11, 15, 19,
Tefsir, Yusuf 5, Tazir 9; Müslim, İman 238, (151), Fedail 152, (151);
Tirmizi, Tefsir, Yusuf 12, (3115)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
|
Hadis
|
|
Tirmizi'nin bir rivayetinde
Hz. Yusuf'la ilgili olarak Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kerim
oğlu Kerim oğlu Kerim oğlu Kerim; İbrahimoğlu İshakoğlu Yakuboğlu Yusuftur.
Ve ilave etti: "Şayet, hapiste onun yerine ben yatmış olsaydım da, sonunda
bana elçi gelseydi, çıkma hususunda hemen cevap verirdim." Resulullah
(sav) arkadan şu ayeti okudu: "Kendisine elçi gelince, "Efendine
dön de ellerini kesen o kadınların zoru neydi kendisine sor" dedi.
Resulullah (sav) devamla şunu söyledi: "Allah Teala'nın rahmeti Lut'a
olsun, o aslında çok sağlam bir kaleye sığınmışta Allah ondan sonra, her
peygamberi kavminden kalabalık bir cemaat içinde gönderdi."
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Tefsir, Yusuf,
(3115)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ubeyd İbnu Umayr
|
Hadis
|
|
Ömer İbnu'l-Hattab (ra)
Resulullah (sav)'ın ashabına sordu: "Şu ayet kimin hakkında nazil
olmuştur? "Sizden herhangi biri arzu eder mi ki, hurmalardan, üzümlerden
kendisinin bir bahçesi olsun, altında ırmaklar aksın, orada kendisinin her
çeşit meyveleri bulunsun. Fakat ona ihtiyarlık çöksün, aciz ve küçük
çocukları da olsun, derken o bahçeye içinde bir ateş bulunan bir bora isabet
etsin de o, yanıversin?" (Bakara, 266). Cemaat: "Allah ve Resulü
daha iyi bilir" cevabını verdi. Hz. Ömer (ra) bu cevaba kızdı ve:
"Biliyoruz veya bilmiyoruz" deyin dedi.Bunun üzerine İbnu Abbas
(sav): "Bu hususta içimden bir şeyler geçiyor ey müminlerin emiri"
dedi. Hz. Ömer (ra) ona: "Ey kardeşimin oğlu söyle onu, kendini küçük
görme" dedi. İbnu Abbas: "Bu, bir iş için misal olarak
verilmiştir" deyince Hz. Ömer: "Hangi iş için?" diye tekrar
etti. İbnu Abbas da: "Zengin bir kimsenin işi için, öyle ki bu zengin
Allah'a da kulluk ve itaatini yerine getiriyordu. Sonra Allah ona şeytanı
gönderdi. (Zengin onun iğvasına kapılarak günahlar işledi ve sonunda bütün
(salih) amellerini batırdı."
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir,Bakara 47
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Bera
|
Hadis
|
|
"İğrenmeden
alamayacağınız pis şeyleri vermeye kalkmayın.. (Bakara, 267) mealindeki ayet
biz ensar hakkında indi" dedi ve anlattı: "Biz hurma yetiştiren
kimselerdik. Herkes, hurmasından az veya çok oluşuna göre tasadduk ederdi. Bu
cümleden olarak, kişi bir iki hurma salkımı getirir onu mescide asardı.
Mescidde kalan Ehl-i Suffa'nın yiyeceği yoktu. Bunlardan biri acıktığı zaman,
salkıma gelir, sopasıyla vurur, ondan bir miktar hurma düşürür ve yeredi.
Hayrı düşünmeyenlerden bazıları, içerisinde kalitesiz hurmaların çokça
bulunduğu salkımlardan, bazıları kırık adi salkımlardan getirip asıyordu.
Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Ey iman edenler:
Kazandıklarınızın temizlerinden ve size yerden çıkardıklarımızdan sarfedin;
iğrenmeden alamıyacağınız pis şeyleri vermeye kalkmayın. Allah'ın müstağni ve
övülmeye layık olduğunu bilin." Resulullah (sav) ayeti şöyle
açıkladılar: "Sizden biri, sadaka olarak verdiği şeyin benzeri,
kendisine verildiği takdirde onu istemeye istemeye, utanarak alacağı şeyden
almamasına dikkat etsin." İbnu Abbas der ki: "Bundan sonra hepimiz,
sahib olduğumuz şeylerin iyilerinden verir olduk." Hadisi, Tirmizi
rivayet eder ve sahih olduğunu belirtir (Tefsir, (2990). Hadisi ibnu Mace,
Zekat'ın 19, (1822)babında kaydeder.
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Tefsir, 2990; İbnu
Mace, Zekat 19, (1822)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Mes'ud
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav) buyurdular
ki: "Şeytan da, melek de insanoğluna sokularak onun kalbine birtakım
şeyler atarlar. Şeytanın işi kötülüğe çağırmak, sonu fena ve zararlı olan
şeylere teşvik etmek ve hakkı yalanlamak, haktan uzaklaştırmaktır. Meleğin
işi hak ve hayra, iyiliğe çağırmak ve kötülükten uzaklaştırmaktır. Kim içinde
hakka, hayıra, iyiliğe çağıran bir ses duyarsa bilsin ki bu Allah'tandır ve
hemen Allahu Teala'ya hamdetsin. Kim de içinde şerr ve inkara çağıran bir
fısıltı duyarsa ondan uzaklaşsın ve hemen şeytandan Allah'a sığınsın."
Resulullah (sav) bu sözlerine şu mealdeki ayeti ekledi: "Şeytan sizi
fakir olacaksınız diye korkutur, size cimriliği emreder.." (Bakara 268).
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Tefsir, (2991)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Mervan el-Esfar
|
Hadis
|
|
Abdullah İbnu Ömer (ra):
"İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba
çeker ve dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder, Allah her şeye
kadirdir." (Bakara 284) ayetinin müteakip ayet tarafından neshedildiğini
söylemiştir."
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Bakara 54,
55
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ebu Hüreyre
|
Hadis
|
|
Cenab-ı Hakk'ın şu mealdeki
sözü nazil olunca: "İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi
onunla hesaba çeker ve dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder..."
(Bakara, 284) bu ihbar Sahabe (ra)'ye çok ağır geldi. Resulullah (sav)'a geldiler,
diz çöküp oturdular ve dediler ki: "Ey Allah'ın elçisi, bize
yapabileceğimiz işler emredildi: Namaz, oruç, cihad ve sadaka, bunları
yapıyoruz. Ama Cenab-ı Hakk sana şu ayeti inzal buyurdu. Onu yerine
getirmemiz mümkün değil." Resulullah (sav) onlara: "Yani sizler de
sizden önceki Yahudi ve Hıristiyanlar gibi "dinledik ama itaat
etmiyoruz" mu demek istiyorsunuz? Hayır öyle değil şöyle deyin:
"İşittik itaat ettik. Ey Rabbimiz affını dileriz, dönüş sanadır."
Ce-maat bunu okuyup, dilleri ona alışınca, bir müddet sonra Cenab-ı Hakk şu
vahyi inzal buyurdu: "Peygamber ve inananlar, O'na Rabbi'nden indirilene
inandı. Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandı.
Peygamberleri arasında hiçbirini ayırdetmeyiz, işittik, itaat ettik,
Rabbimiz! Affını dileriz, dönüş sanadır" dediler (Bakara 285). Ashab
bunu yapınca Allah, önceki ayeti neshetti ve şu ayeti inzal buyurdu:
"Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler; kazandığı iyilik
lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir. Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak
olursak bizi sorumlu tutma. (Resululah bu duayı yapınca Allah Teala
hazretleri: Pekala, yaptım buyurmuştur). Rabbimiz bizden öncekilere
yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! (Allah Teala hazretleri: Pekiyi,
buyurmuştur). Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmiyeceği şeyi taşıtma (Rabb Teala
hazretleri: Pekiyi, dedi). Bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen
Mevlamızsın, kafirlere karşı bize yardım et (Rabb Teala buna da Pekiyi
demiştir).
|
Kaynak
|
|
Müslim, İman 199, (125)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Bakara Suresi
|
Râvi
|
|
Ebu Hüreyre
|
Hadis
|
|
Hz. Peygamber (sav)
buyurdular ki: "Allah Teala, ümmetim, içinden geçen fena şeylerle amel
etmedikçe veya onu konuşmadıkça o şey yüzünden ümmetimi hesaba
çekmeyecektir."
|
Kaynak
|
|
Buhari, Eyman Ve'n-Nüzür
15, Itk 6, Talak 11; Müslim, İman 201, (127); Ebu Davud, Talak 15, (2209);
Nesai, Talak 22 (6, 156); Tirmizi, Talak 8, (1183); İbnu Mace, Talak 14,
(2540)
|
|
|
|
|