|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
Aişe
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav) şu
mealdeki ayeti okudu: "(Habibim) Sana Kitab'ı indiren O'dur. Ondan bir
kısım ayetler muhkemdir ki bunlar Kitab'ın anası (temeli)dir. Diğer bir kısmı
da müteşabihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar sırf fitne aramak (ötekini
berikini saptırmak) ve (kendi arzularına göre) onun te'viline yeltenmek için
onun müteşabih olanına tabi olurlar. Halbuki onun te'vilini Allah'dan başkası
bilmez, ilimde yüksek gayeye erenler ise; "Biz ona inandık, hepsi
Rabbimiz katındadır" derler. (Bunları) salim akıllılardan başkası iyice
düşünmez." Resulullah (sav) ayetin okunmasını tamamlayınca bana şunu
söyledi: "Kur'an'ın müteşabih ayetlerine tabi olanları gördüğünüz vakit
bilin ki onlar Allah'ın ayette haber verdiği kimselerdir, onlardan sakının."
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Al-i İmran
1; Müslim, İlim 1, (2665); Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran (2996); Ebu Davud,
Sünne 2, (4598)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
Said İbnu Cübeyr
|
Hadis
|
|
Bir adam gelerek, İbnu
Abbas (ra)'a "Ben Kur'an'da bazı ayetler görüyorum onlar bana aralarında
ihtilaflı geliyor" dedi. İbnu Abbas (ra): "Nelermiş onlar?"
diye sorunca adam şu ayetleri okudu: "Sur'a üflendiği zaman, aralarında
o gün (böbürlenecekleri) soyları sopları olmadığı gibi, (birbirlerinin
halini) de soramazlar" (Mü'minun, 101). Halbuki şu ayet de var:
"Birbirlerine dönüp soruşurlar" (Saffat, 27). Bir ayette şöyle
denir: "O gün inkar edip peygambere baş kaldırmış olanlar, yerle bir
olmayı ne kadar isterler ve Allah'tan bir söz gizleyemezler" (Nisa, 42).
Halbuki şu ayet var: "Sonra, Rabbimiz Allah'a and olsun ki bizler puta
tapanlar değildik, demekten başka çare bulamazlar" (En'am, 23). Naziat
suresinde: "Ey inkarcılar! Sizi yaratmak mı daha zordur, yoksa göğü
yaratmak mı? Ki onu Allah bina edip yükseltmiş ve ona şekil vermiştir.
Gecesini karanlık yapmış, gündüzümü aydınlatmıştır. Ardından yeri
düzenlemiştir" (27-30) buyuruyor. Burada göğün yaratılışı yerin
yaratılışından öncedir. Halbuki şu ayette yerin yaratılışı göğün
yaratılışından öncedir: "Ey Muhammed onlara de ki: "Siz yeri iki
günde yaratanı mı inkar ediyor ve O'na eşler koşuyorsunuz! O alemlerin
Habbedir. O yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi, onu bereketli kıldı.
Arayanlar için yeryüzünde gıdalarım normal olarak dört gün (dört mevsim)
içinde yetiştirmesi kanununu koydu. Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi.
Ona ve yeryüzüne "İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin"dedi,
ikisi de: "İsteyerek geldik" dediler (Fussilet, 9-11). Kur'an'da:
"Allah affedici, merhametli oldu", "Allah aziz ve hakim
oldu", "Allah işitici ve görücü oldu" denmektedir. Sanki,
Allah eskiden böyle olmuş bitmiş gibi ifade edilmektedir." İbnu Abbas
(ra) şu cevabı verdi: "Sur'a ilk üflemede onların aralarında hiçbir bağ
olamaz, Allah'ın diledikleri dışında herkes gökte olsun yerde olsun bu ilk
üflemede baygın düşer, işte bu baygınlık anında bağ da yok, hal hatır sorma
da yok. Sonra ikinci üfleme var. Bu üflemede birbirlerine gelip
soruşurlar." İbnu Abbas devam etti: ".,,Rabbimiz Allah'a and olsun
ki biz puta tapanlar değildik" ayeti ile; "..Allah'tan bir şey
gizleyemezler" ayetine gelince: "Allah Teala ihlas sahiplerinin
günahlarını affeder. Bunun üzerine müşrikler: "Gelin biz de:
"Müşrik değildik" diyelim" derler. Allah da onların ağızlarını
mühürler. Vücudlarındaki her bir uzuv yaptığı işleri söyler. O sırada,
Allah'ın hiçbir sözü gizlemediği bilinir. O'nun yanında: "İnkar edenler:
"Keşke Müslüman olsaydık" temennisinde bulunacaklardır" (Hicr,
2). Diğer soruna gelince: Allah yeri iki günde yarattı. Sonra göğe yöneldi,
başka iki günde de onu yedi kat olarak tanzim etti, sonra diğer iki günde
arzı düzenledi yani yaydı, arzdan su ve otlak çıkardı. Arzda dağlar, ağaçlar,
tepeler ve arzla sema arasında bulunan şeyleri yarattı. Bunu Cenab-ı Hakk:
"Ardından yeri düzenlemiştir" (Naziat, 30) kelam-ı şerifleriyle
ifade buyurmaktadır. Böylece arz ve içindekiler dört günde yaratılmış
olmaktadır. Semavat da iki günde yaratılmış olmaktadır. "Allah affedici,
merhametli oldu" kelamına gelince, Allah kendisini bu şekilde
isimlemiştir, yani O hep böyle olmuştur ve böyle olacaktır. Allah her ne
irade buyurdu ise irade buyurduğu şey mutlaka olmuştur. Yazık sana, Kur'an
(ayetleri) sana ihtilaflı gelmemeli. Çünkü onun tamamı Aziz ve Celil olan Allah'tandır."
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Ha-Mim,
Secde (Fussilet) 1
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav), Bedir
savaşında Kureyş'i yendikten sonra Medine'ye döndüğü zaman Yahudileri
toplayarak onlara: "Kureyş'in başına gelen musibet size de gelmeden
Müslüman olun" dedi. Onlar cevaben: "Ey Muhammed, Kureyş'ten
savaşmasını bilmeyen toy bir grubu mağlub etmen sakın seni aldatmasın. Şayet
bizimle savaşacak olursan bizim kimler olduğumuzu öğrenecek ve bizim
gibisiyle hiç karşılaşmadığını anlayacaksın!" dediler. Bunun üzerine
Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "(Habibim), O (Yahudi) kafirlerine de ki:
Yakında mağlub olacaksınız ve (toptan) cehenneme sürüleceksiniz. O, ne kötü
yataktır, (Bedir muharebesinde) karşılaşan iki grub hakkında sizin için
muhakkak bir ibret vardı. (Onlardan) bir grub Allah yolunda dövüşüyordu,
diğeri ise kafirdi" (Al-i İmran, 12-13).
|
Kaynak
|
|
Ebu Davud, Harac 22 (3001)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Mesud
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav) buyurdular
ki: "Her peygamberin peygamberlerden dostları vardır. Benim dostum,
ceddim ve Rabbimin halili olan İbrahim'dir." Resulullah (sav) sonra şu
ayeti tilavet buyurdular: "Gerçekten, insanlardan İbrahim'e en yakın olanı
her halde (zamanında) ona tabi olanlarla şu peygamber ve (şu) iman
edenlerdir. Allah da o iman edenlerin yaridir" (Al-i İmran, 68).
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran
(2998)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
"...İbrahim'in ailesi
ve İmran'ın ailesi..." (Al-i İmran, 33) ayeti hakkında: "Onlar,
İbrahim'in neslinden, İmran'ın neslinden, Yasin'in neslinden ve Muhammed'in
neslinden iman eden kimselerdir." Allah Teala hazretleri şöyle buyuruyor:
"Gerçekten, insanlardan İbrahim'e en yakın olanı her halde (zamanında)
ona tabi olanlarla şu peygamber ve (şu) iman edenlerdir. Allah da o iman
edenlerin yaridir" (Al-i İmran, 68) demiştir. Bu hadisi Buhari, muallak
(senetsiz) olarak tahric etmiştir (Enbiya, 44).
|
Kaynak
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Yine İbnu Abbas, saliha
kadının: "Rabbim, karnımdakini azadlı bir kul olarak sana adadım"
(Al-i İmran, 35) sözünü tefsir sadedinde şöyle der :"Yani sırf mescide
hizmet etmesi için." Buhari bu rivayeti bab başlığı olarak tahric
etmiştir (Salat, 74)
|
Kaynak
|
|
Buhari, Salat, 74
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
Ebu Hüreyre
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav)
buyurdular: "Yeni doğan her insan yavrusuna, doğduğu anda şeytan mutlaka
bir dürter. Yavru, onun dürtmesi (nin verdiği rahatsızlık) sebebiyle
bağırarak ağlar. Hazret-i Meryem ve onun oğlu İsa bundan hariçtir." Ebu
Hüreyre sözüne devamla: "İsterseniz şu ayeti de okuyun dedi: Meryem:
"...Ben onu da soyunu da kovulmuş şeytandan sana sığındırırım" dedi
(Al-i İmran, 36).
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Al-i İmran
2; Müslim, Fedail, 146, 2366
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Meryem'i hangisi himayesine
alacak diye (kura çekmek üzere) kalemlerini atarken sen yanlarında
değildin" (Al-i İmran, 44) ayetiyle ilgili olarak buyurdu ki:
"Kur'a çekmek üzere kalemlerini (suya) attılar. Kalemler akıntıyla
beraber gitti. Sadece Zekeriya'nın kalemi suyun üstüne çıktı. Hadisi Buhari,
bab başlığında tahric etti. (Şehadet, 30).
|
Kaynak
|
|
Buhari, Şehadet, 30
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
"Ey isa, şüphesiz ki
seni vefat ettirecek olan (onlar değil) benim" ayetindeki (Al-i İmran,
55) seni vefat ettirecek olan (müteveffike) ibaresini "seni öldürecek
olan" diye açıklanmıştır. Bu rivayeti Buhari, bab başlığında kaydetmiştir.
(Tefsir, Suretu'l-Maide 13).
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir,
Suretu'l-Maide 13
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Ensar'dan bir zat Müslüman
olmuştu, sonra tekrar irtidat edip müşriklerin yanına gitti. Bilahere
yaptığından pişman olup, kabilesine: "Resulullah (sav)'a sorun, benim
için tevbe imkanı var mı?" diye haber saldı. Kavmi de Resulullah (sav)'a
gelerek: Onun için tevbe etme şansı var mı?" diye sordular. Bunun
üzerine şu ayet indi: "İnandıktan, Peygamberin hak olduğuna şehadet
ettikten, kendilerine belgeler geldikten sonra inkar eden bir milleti Allah
nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimleri doğru yola eriştirmez. İşte
bunların cezası, Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin lanetine
uğramalarıdır. Orada temellidirler; onlardan azab hafifletilmez; oların azabı
geciktirilmez. Ancak bunun ardından tevbe edip düzelenler müstesnadır.
Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder" (Al-i İmran 86-89). Ayeti ona
gönderdi, O da Müslüman oldu.
|
Kaynak
|
|
Nesai, Tahrimü'd-Dem 15,
(7, 107)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
Behz İbnu Hakim
|
Hadis
|
|
Ravinin babası ve ceddi
tarikiyle anlattığına göre, Resulullah (sav)'ın "Siz insanlar için
çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz" (Al-i İmran, 110) ayeti hakkında
şunu söylediğini işitti: "Siz yetmiş ümmeti yetmişe tamamlayan sonuncu
ümmetsiniz. Siz onların en hayırlısı ve Allah yanında en değerli
olanısınız."
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran
(3004); İbnu Mace, Zühd 34, (4288)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
"Rabb'e kul olun (kunu
Rabbaniyyin)" (Al-i İmran, 79) ayetiyle "Hakimler, fakihler
olun" denmek istenmiştir" buyurmuştur. Buhari, bu hadisi bab
başlığında kaydetmiştir (İlm 10)
|
Kaynak
|
|
Buhari, İlm 10
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
Cabir
|
Hadis
|
|
Şu ayet bizim hakkımızda
indi: "O zaman içinizden iki zümre za'f göster(mek iste)mişdi. Halbuki
onların yardımcısı Allah'tı. Mü'minler ancak Allah'a güvenip
dayanmalılar." (Al-i İmran, 122). Hz. Cabir devamla şu açıklamayı yaptı:
"Biz iki zümreydik: Bir zümre Benü Harise, diğeri Benü Seleme. Ayette:
"Allah onların yardımcısıdır" dendiği için bu ayet hakkımızda
inmemiş olsaydı sevinmezdim,"
|
Kaynak
|
|
Buhari, Megazi 18, Tefsir,
Al-i İmran 8; Müslim, Fedailu's-Sahabe 171, (2505)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Ömer
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav) Safvan
İbnu Umeyye, Süheyl İbnu Amr ve el-Haris İbnu Hişam'a beddua ediyordu. Bunun
üzerine şu ayet indi: "Allah'ın, onların tövbelerini kabul veya onlara
azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur; çünkü onlar zalimlerdir" (Al-i
İmran, 128).
|
Kaynak
|
|
Buhari, Megazi 21, Tefsir,
Al-i İmran 9; Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran (3007, 3008); Nesai, Salat 121, (2,
203)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
|
Hadis
|
|
Tirmizi'de geldiği üzere
Resulullah (sav) Uhud günü şöyle demiştir: "Ey Allahım, Ebü Süfyan'a
lanet et! Ey Allahım, el-Haris İbnu Hişam'a lanet et! Ey Allahım, Saffan İbnu
Umeyye'ye lanet eti" Bunun üzerine: "Allah'ın onların tevbelerini kabul
veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur, çünkü onlar
zalimlerdir" (Al-i İmran, 128) mealindeki ayet indi.
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran
(3007)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Ömer
|
Hadis
|
|
Hz. Peygamber (sav)'in
sabah namazında başını sonuncu rekatta kaldırdığı sırada "Ey Rabbim ...
lanet" diye aynen yukandaki hadiste muhtevayı işittiğini söylemiştir.
|
Kaynak
|
|
Nesai, Salat 121 (2, 203)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Hiçbir peygambere ganimete
ve millet malına hıyanet yaraşmaz" (Al-i İmran, 161) ayeti, Bedir savaşı
sırasında kaybolan kırmızı renkli bir kadife parçası hakkında nazil olmuştu.
Cemaatten bazısı "Belki de Hz. Peygamber almıştır" demişti ki bunun
üzerine yukandaki ayet nazil oldu."
|
Kaynak
|
|
Ebu Davud, el-Huruf
ve'l-Kıraat 1, (3971); Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran (3012)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Resulullah (sav) ashabına
şöyle dedi: "Uhut'da şehid olan kardeşleriniz var ya! Allah, onların
ruhlarını yeşil kuşların içine koydu. Bunlar cennetin nehirlerine giden,
cennet meyvelerinden yiyen ve Arşın gölgesine asılmış altından kandillere
girip istirahat eden kuşlardır. Şehidler böylece güzel güzel yiyip içip
dinlenince şöyle dediler: Kardeşlerimize bizden kim haber götürecek ve
bildirecek ki bizler cennette dirileriz, rızıklanıyoruz? Bu haber gitmeli ki
onlar cennete karşı isteksiz olmasınlar ve harpte korkak
davranmasınlar!" Allah Teala onlara cevaben: "Sizin haberinizi ben
duyuracağım" buyurdu ve şu ayeti indirdi: "Allah yolunda
öldürülenleri ölü saymayın bilakis onlar Rabbleri katında diridirler.
Allah'ın bol nimetinden onlara verdiği şeylerle sevinç içinde rızıklanırlar.
Arkalarından kendilerine ulaşmayan kimselere, kendilerine korku olmadığını ve
kendilerinin üzülmeyeceklerini müjde etmek isterler" (Al-i İmran, 169).
|
Kaynak
|
|
Ebu Davud, Cihad 27, (2520)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
Halk onlara:
"Düşmanınız olan insanlar size karşı bir ordu topladılar, onlardan
korkun" dediler. Bu, onların imanını artırdı da: "Allah bize yeter,
o ne güzel vekildir" dediler" (Al-i İmran, 173) ayeti hakkında şu
açıklamayı yaptı: "Bunu İbrahim (sav) ateşe atıldığı esnada söyledi,
keza aynı şeyi Hz. Peygamber (sav), halk kendisine: "insanlar size karşı
toplandılar" dediği zaman söyledi.
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Al-i İmran,
13
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
Ebu Said
|
Hadis
|
|
Hz. Peygamber (sav)
zamanında bir kısım münafıklar, Resulullah (sav) bir gazveye çıktığı vakit
ondan ayrılıp geri kalırlar ve Resulullah (sav)'a muhalefet edip kaldıkları
için rahatlarlar, sevinirlerdi. Resulullah (sav) Medine'ye dönünce de gelip
andlar, yeminler içerek özürler beyan ederlerdi. Bir de isterlerdi ki,
yapmadıkları şeylere övgüye, medh-u senaya mazhar olsunlar. Onların bu hali
ile ilgili olarak şu ayet nazil oldu: "Ettiklerine sevinen ve
yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananların, sakın sakın onların azabtan
kurtulacaklarını sanma, elem verici azab onlaradır" (Al-i İmran, 188).
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Al-i İmran
16, (6, 51); Müslim, Sıfatu'l-Münafıkin, 7 (2777)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
Humeyd İbnu Abdirrahman
İbni Avf
|
Hadis
|
|
Emevi halifesi Mervan
kapıcısına: "Ey Rafi! İbnu Abbas (ra)'a git ve de ki: "Eğer bizden
herkes, ettiği ile sevinmesinden ve yapmadığı şeyle de övülmekten
hoşlanmasından dolayı azab görecekse, toptan hep azaba maruz kalacağız
demektir." İbnu Abbas (ra) kendisine bu söylenince şöyle dedi: "O
ayetten size ne? O ayet, Ehl-i Kitap hakkında inmiştir." Sonra şu ayeti
okudu: "Allah kitap verilenlerden, onu insanlara açıklayacaksınız ve
gizlemeyeceksiniz diye ahid almıştı. Onlar ise, onu arkalarına atıp, az bir
değere değiştiler. Alış-verişleri ne kötüdür. Ettiklerine sevinen ve
yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananların, sakın sakın onların azabtan
kurtulacaklarını sanma, elem verici azab onlaradır." (Al-i İmran,
187-188). İbnu Abbas (ra) sözüne devam ederek şu açıklamayı yaptı:
"Resulullah (sav) onlara bir husus sordu, gerçeği gizleyip, değişik
şekilde yanlış cevap verdiler. Üstelik kendilerine sorduğu hususa verdikleri
cevap sebebiyle medhedilmeyi beklediklerini de iş'ar ettiler. Ayrıca sorulan
şeyi ona gizlemiş olmalarına da sevindiler."
|
Kaynak
|
|
Buhari, Tefsir, Al-i İmran
16 (6, 51); Müslim, Sıfatu'l-Münafıkin 8, (2778); Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran
(3018)
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
İbnu Abbas
|
Hadis
|
|
"İster, amelce iyi,
müttaki, isterse amelce kötü, facir kişi olsun, ölüm herkes hakkında
hayırlıdır" buyurduktan sonra şu ayeti okudu: "İnkar edenler,
kendilerine vermiş olduğumuz mühletin sakın kendileri için hayırlı olduğunu
sanmasınlar. Biz onlara ancak, günahları çoğalsın diye mühlet veriyoruz.
Alçaltıcı azab onlaradır" (Al-i İmran, 178). Sonra da şu ayeti okudu:
"Fakat Rablerinden sakınanlara, Allah katından ziyafetler bulunan,
içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetler vardır. Allah
katındaki şeyler iyi olanlar için daha hayırlıdır" (Al-i İmran, 198).
(Rezin kaydetmiş fakat, kaynak vermemiştir. Ancak bunu Hakim, el-Müstedrek'te
(2, 298) tahric eder.)
|
Kaynak
|
|
Rezin
|
|
|
|
|
|
|
|
Fasıl
|
|
Tefsir Bölümü - Esbab-ı
Nüzule Dair
|
Konu
|
|
Al-i İmran Suresi
|
Râvi
|
|
Ümmü Seleme
|
Hadis
|
|
"Ey Allah'ın Resulü,
Allahu Teala'nın kadınları hicretle ilgili olarak zikrettiğini hiç
işitmiyorum, niçin?" diye sordum. Bu sorum üzerine şu ayet indi:
"Rableri dualarını kabul etti: Birbirinizden meydana gelen sizlerden,
erkek olsun, kadın olsun iş yapanın işini boşa çıkarmam. Hicret edenlerin,
memleketlerinden çıkanların, yolumda ezaya uğratılanların, savaşan ve
öldürülenlerin günahlarını elbette örteceğim. And olsun ki, Allah katında bir
nimet olarak, onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Nimetin
güzeli Allah katındadır." (Al-i İmran, 195).
|
Kaynak
|
|
Tirmizi, Nisa, (3026)
|
|
|
|
|
|